ender erdemil
Mısır’da olanları tek yanlı
yayınlarıyla bize gösteren; paradan başka hiçbir şeye karşı sorumluluğu olmayan
medyadan öğreniyoruz.
Öğreniyor muyuz?
Hayır! Olaylar bize sadece algılamamız
istendiği biçimde gösteriliyor.
Mısır’da ordu darbe yaptı. Daha
önce de yapmıştı. İlk darbede Mısır Anayasasının değiştirilmesi konusunda
darbeciler, ABD ile ters düştü. Milliyetçi tarafları ağır basmıştı. Darbeciler,
iktidarda kalma sevdalısı değildi. Seçim yapıldı Mursi, (Hüsnü mahallinin
verdiği bilgiye dayanarak) oyların yüzde 22sini alarak Cumhurbaşkanı seçildi.
Mursi, kısa sürede Mısır’da
ileri demokrasiyi kurmaya kalkıştı. Yargıyı tamamen kendine bağlayıp,
parlamentoyu da devreden çıkararak kanunları tek başına yapabileceği bir düzeni
kurmaya kalktı. Halk sokağa dökülünce de, aynı bizim başbakanın söylediği gibi “demokrasinin kesintiye uğramasına izin
vermeyeceğini” söyledi.
Mursi’ye karşı 22 milyon
imza toplandı. O kadar kısa süre içinde toplandı ki bu imzalar, Guinness
rekorlar kitabına girdi. Başka bir girişimle de 7,5 milyon imza toplandı.
Mahalli’nin yazısında belirttiği gibi, ordu ikinci kez darbe yaparken arkasında
25 Milyon Mısır yurttaşı vardı.
Şimdi Tahrir Meydanında
olanlar, Mursi’ye karşı olan 25 milyon Mısır yurttaşını yok saymamızı mı
gerektirecek? Mısır kendi içinde
hesaplaşıyor. Bu hesaplaşma koşullarını yaratanlar; NED adına davranan USAİD görevlilerinin
tamamı Mısır’dan kaçtı. Mısır’ı bir iç hesaplaşma ortamına sokup bırakıp
gittiler. Mısır’ı bu hale getirenler Mübarek’e karşı turuncu darbeyi hazırlayan
ABD ve Müslüman Kardeşleri Londra’da
kollayıp gözeten İngiltere’dir.
Bütün bunları bilerek
Mısır’daki bu iç hesaplaşmaya Mursi lehine karışan demokrasi havarileri BOP
savunuculuğundan başka bir iş yapmıyor.
Aklı olan Mısır halkının
çözeceği bu soruna karışmaz.
CHP
Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na soruyorum: Demokratik yolla gelmiş
Cumhurbaşkanının darbeyle devrilmesine karşıyım derken bunları düşündünüz mü?
Yoksa siz de BOP savunuculuğuna mı soyundunuz?
Gelelim Suriye konusuna… Son
günlerde Suriye’ye saldırmak isteyen bir gönüllü çete türedi. Başında da bizim
BOP Eş-Başkanı var. Esad, halkına karşı kimyasal silah kullanıyormuş. Bu yüzden
de dersini vermek gerekiyormuş.
15 Nisan 2011’de Dara’da
meydana gelen olaylardan sonra NY Times Beyrut Muhabiri ile Associated Press
Beyrut Muhabirinin başlattığı “haber çarpıtma, yanlış bilgilendirme”
(dezenformasyon) kampanyası, Paris’te Müslüman kardeşler örgütünün yönettiği
bir medya merkezinin açılmasıyla yalan haber yayma konusunda zirveye ulaştı.
Şimdi de kimyasal silah kullanıldığı konusu gündemde. Kanıt yok. Çeşitli
uluslar arası örgütlerin gönderdiği gözlemcilerin Suriye’de uluslar arası
toplumun istediklerini bulamaması; gözlemcilerle, onları gönderen örgütlerin
arasını bile açtı. Şimdi kamuoyundan Suriye’nin kimyasal silah kullandığına
inanması, saldırıya destek vermesi bekleniyor.
Ve Cumhuriyet Halk Partisi
Genel Başkanı Kemal Kılçdaroğlu, “Kimyasal silah kullandıysa dersini vermek
gerekir.” gibi bir ifadeyle durumu kurtarıyor. Suriye’ye saldırı için tezkere
çıkarılmasına engel olmayacaklarını söylüyor.
Sayın
Kılıçdaroğlu, Suriye politikasını iyi belirlemelidir. Kimyasal silah
kullanıldığına inanacak mıdır? Yoksa Suriye halkının kardeş bilen halkımızla
aynı yerde mi duracaktır?
Sayın
Kılıçdaroğlu El-Kaide, Nusra gibi Suriye halkına kan kusturanları maddi manevi
destekleyen BOP Eş-Başkanı ile birlikte mi davranacaktır? Yoksa Bölgede barışı,
komşularla iyi dostluk ilişkilerini mi savunacaktır?
Sayın
Kılıçdaroğlu, Loğoğlu’nun Halk TV’de açıkladığı gibi Kürt Konferansına da
katılacak mıdır?
Sayın
Kılıçdaroğlu iç ve dış politikada yerini bir an önce belirlemelidir. Halkıyla
Türk bayrağının altında mı duracak, politikalarını buna göre mi
belirleyecektir? Yoksa BOP siyasetinin dümen suyuna mı girecektir.
Ender
Erdemil, 27 Ağustos 2013
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder