Pazar günü Cumhurbaşkanlığı seçimi var. Karşımıza üç aday
çıktı.
Bunlardan biri Başbakan Tayyip Erdoğan.
Erdoğan'ın Türkiye'ye yaptığını "cıncıkçı dükkanına
giren fil" le mi kıyaslayalım? Cıncıkçı dükkanına giren filin amacı kırıp
dökmek değildir. Erdoğan' iktidarını güçlendirmek, servetine servet katmak için Türkiye'yi kırıp döktü. Bölünme aşamasına
kadar getirdi.
İkinci aday Ekmeleddin İhsanoğlu'dur. Uzun yıllar İKÖ
Genel Sekreteri görevini yürüttü. ABD ile ilişkilerini başkanın ulusal güvenlik
danışmanının yardımcısıyla yürüttü. Menderes'i demokrasi kahramanı, cumhuriyeti
eli sopalı ilan etti. Saidi Nursi'ye saygısı ve sevgisi büyük. "Rahmetli
Turgut bey yola çıktığı zaman, devlet karşısında hazırlık yapmıştır. O günkü
muktedirler bir plan yapmıştı. Bir senaryo yapılmıştı bu uygulanacaktı. Ama
halk ne yaptı. Turgut Özal'ı, bir bürokratı getirdi devletin başına koydu. Bu
ülkede en büyük devrimi dönüşümü Türk ekonomisinin önündeki engelleri kaldıran o oldu. Bugün ekonomi turizm tarım dış
ticaret gelişiyorsa rahmetli Turgut Bey'in reformlarıyla olmuştur."
ifadeleriyle 12 Eylül askeri darbesinin Özal'a, Özal'ın ekonomi politikalarına
karşı yapıldığını bile ileri sürdü. Oysa 12 Eylül askeri darbesinin ABD
tarafından yaptırıldığı anlaşıldı. AmaçlananınTürkiye'nin ekonomi politikalarının
değiştirilerek dışa bağımlılığının güçlendirilmesine karşı çıkan siyasi ve
toplumsal muhalefeti susturmak olduğu da sonraki gelişmelerden anlaşıldı. 12
Eylül askeri darbesi, Türkiye ekonomisinin yarım kalan dışa bağımlılaştırılması
projesinin hayata geçirilmesini sağladı.
Üçüncü aday, Selahattin Demirtaş, etnik bir siyasetin temsilcisidir.
Temsil ettiği siyasetin birinci gündem maddesi de siyasi özerkliktir. Bunun
için Türkiye Cumhuriyetinin temel yapısın tanımlayan Anayasa'nın değiştirilemez
ilk üç maddesinin değiştirilerek, millet kavramının yeniden tanımlanması, etnik
kökene bağlı "çok uluslu vatandaşlık" kavramının düzenlenmesi
gerekmektedir.
Üç adayın da ortak özelliği, "Türkiye'nin geçirmekte olduğu sosyolojik
değişime uygun (Şafak Pavey'in ifadesi)" adaylar olmalarıdır.
Sosyolojik değişmeden anlaşılması gerekenler:
1. Türkiye'nin ılımlı İslam devleti haline getirileceği,
2. Vatandaşlık kavramının yeniden tanımlanarak, üniter devletin
parçalanacağı,
3. Türkiye'nin BOP çerçevesinde bölgede kendisine verilecek görevleri
yapabilir bir yapıya (Yeni Osmanlı Modeli) dönüştürüleceğidir.
Görüldüğü gibi, çok sesliliğin yüceltildiği demokrasimizde
cumhuriyetimizi savunacak aday yoktur. Cumhuriyeti savunacak bir adayın
çıkarılmasının önü kesilmiştir. Millet, seçeneksiz ve ne yapacağını bilmez
halde bırakılmıştır. Hem de cumhuriyeti kuranların kurduğu parti CHP'nin Genel
Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu tarafından.
Selahattin Demirtaş'ın adaylığı, temsil ettiği siyaset bakımından
yapılan hararetli tartışmaların dışında kalmıştır.
Bu süreçte toplumda, Erdoğan, "dehşet verici" İhsanoğlu'da Erdoğan'ın
şerrinden "kurtarıcı", "milletin adayı" algısı yaratılarak,
milletten Ekmeleddin İhsanoğluna oy vermeleri istenmiştir.
Cumhuriyetin adayı yoktur. Ama millet seçeneksiz de değildir. Seçenek,
dayatmayı reddedip, oy kullanmama hakkını kullanarak sandığa gitmemektir.
1.Türkiye'nin ılımlı İslam devletine dönüştürülmesine,
2. Başta ABD olmak üzere bölgede çıkarı olan küresel güçlerin
bölgeyi kan gölüne çeviren politikalarına,
3. Türkiye'nin Ilımlı İslam devleti haline getirilerek,
küresel güçlerin bögedeki "görevlisi" haline getirilmesine
Onay vermemektir.
Seçimden dirençli ve başı dik çıkmaktır.
Sandığa gitmiyorum!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder