Küreselleşme;
mimarlarının (bkz. “Küreselleşmenin mimarları”)
ortaya koyduğu proje doğrultusunda hayata geçirilmiş bir mühendislik
harikasıdır diyebiliriz. Tarihte hiçbir projenin böyle devamlılığı olmamış,
hiçbir projenin böyle kesintisiz bir şekilde hayata geçirildiği, amaçlarından
sapmadığı görülmemiştir. Bunun nedeni, projenin asıl üreticisi olan küresel
sermayenin; projenin baş mühendisleri olan ABD Başkanlarına, günün şartlarına
göre projeyi yürütme konusunda serbestlik tanımalarındandır.
İkinci
Dünya Savaşı küresel sermayeye iki şey öğretti. Bunlardan birincisi, Faşizm
despotluğuyla dünyanın yönetilemeyeceğiydi. Nitekim, Nazizm’i besleyip,
büyütenin, Alman sermayesi olmasına rağmen ABD; İkinci Dünya Savaşının
faturasını “Onbaşı Hitler” e keserek, Alman sermayesinin bu işten sıyrılmasını
sağladı. Ardından Marshall Planıyla, komünizme karşı Alman sermayesini
güçlendirdi.
Küresel
sermayenin ikinci öğrendiği şey ise en az birincisi kadar değerli bir
bilgiydi: “Topyekun bir savaşta, küresel
sermaye’nin güçlerinin yenilmesi kaçınılmazdır.”
Truman;
savaşların yerel veya bölgesel düzeyde kalmasının dünya egemenliğinin
kurulmasında, top yekun bir savaştan daha akılcı bir yol olduğu fikrini
“Doktrin” haline getirdi. Kore Savaşıyla da ilk uygulamayı başlattı.
Truman’ın
peşinden başkan olan “IKE” lakaplı Dwight David Eisenhower(1890-1969),
Normandiya Çıkartmasının ünlü komutanlarındandır. İkinci Dünya Savaşını
yaşamış, bir eski asker olarak, topyekun savaşın küresel sermaye açısından
tehlikelerini güren bir başkan olarak, kendi doktrinini yarattı. Ona göre ABD;
“Bağımsızlığını korumak için ekonomik kalkınma çabası içine giren Ortadoğu
ülkelerine ekonomik yardım; isteyenlere de askeri yardım yapmalı”ydı. “Komünizmin kontrolü altına olan ülkelerden
gelecek silahlı saldırılara karşı bu ülkelerin korunması için ABD Silahlı Kuvvetlerinin
kullanılması da dahil, her türlü destek verilmeli”ydi.(İnternet Modern History
Sourcebook - the Department of State Bulletin) Eisenhower Doktrini, Mısır,
Suriye ve Ürdün dışındaki tüm Ortadoğu ülkeleri tarafından kabul edilmiştir.
Görüldüğü
gibi, belki de dünyanın hiçbir devletinde görülmeyen bir “devletin devamlılığı”
ilkesi, ABD’nde var. Nitekim, Truman döneminde, 1951 yılında inşaatı başlatılan
İncirlik Hava Üssü, Eisenhower döneminde,1954 yılında ortak kullanıma açılmış,
1955 yılında Adana Hava Üssü adını almış,1958 yılında da İncirlik Hava Üssü
adını almıştır. Aynı yıl, ABD, bu üssü kullanarak, Lübnan Krizine müdahale
etmiştir.
Değerli
okur, dikkatini çekmiştir. Küresel sermaye, yıldan yıla büyüdükçe, ABD
Başkanlarının “doktrin”leriyle, faaliyet merkezlerini bölgeselleştiriyor. Bugünkü
Büyük Ortadoğu Projesini adım adım yapılandırıyor.
Eisenhower’den
sonra, başkanlık hayatına doyamadan bir suikaste kurban giden John Fitzgerald
Kennedy (1917-1963) başkan seçildi. 1961 yılında, Küba’yı komünistlerden
kurtarmak niyetiyle yapılan, tarihe Domuzlar Körfezi Çıkartması olarak geçen ve
büyük bir fiyaskoyla sonuçlanan girişimden sonra, 1962 yılında Sovyetler
Birliği ile yaşanan füze krizinde dünyayı savaşın eşiğinden döndürdü.
Türkiye’de nükleer füzelerin konuşlandırıldığını dünya (belki TC Hükümeti
de) bu kriz sırasında öğrendi.
Kennedy’nin,
nükleer silahların sınırlandırılması gibi, küresel sermayenin pek de hoşuna
gitmeyecek düşünceleri olduğunu biliyoruz. Bir deniz subayı olmasına, ve İkinci
Dünya Savaşını yaşamış olmasına rağmen, savaş karşıtı olduğu bile
söylenebilirdi. Sonuç olarak, küresel sermayenin güvenebileceği bir başkan
olmadığı ölüm şeklinden anlaşılabilir.
Değerli
okur, Thomas Woodrow Wilson ve Harry S.
Truman büyük bir öngörüyle, ABD’nin bugünki saldırgan dış politikasının
ilkelerini, yaşadıkları dönemlerde doktrinleştirmişlerdir.(bkz. Küreselleşmenin
Mimarları) Peşinden gelen başkanlara artık işin mühendislik kısmı kalmıştır. Bu
mühendislerden kimi becerikli olmuş, iyi planlanmış bölgesel savaşlar
başlatmış, kimi de başarısız sayılmış, bu bataklığa bina kurma işinde
zorlanmışlardır. Başarısız sayılanların kimler oldukları, ömürlerinin kısa
oluşundan anlaşılabilir.
Ronald
Wilson Reagan. (1911-2004) küreselleşmenin en önemli mühendisidir. Dünyanın
bugünki şeklini almasında çok büyük rolü vardır. Gelecek sefere ondan söz
edeceğim.
Ender
Erdemil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder