13 Ağustos 2014 Çarşamba

Kılıçdaroğlu nasıl Genel Başkan oldu? / CHP AKP’yi yeniden iktidar mı yapacak? / 27 Ekim 2010

ender erdemil
Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanı olduğunda önünde durulmaz bir rüzgâr estirdi. Konuşmalarında eleştirdiğimiz birkaç nokta olsa da halkın umudu olacağından biz de umutluyduk.

8 Ağustos 2010 tarihli Hürriyet Gazetesinde “Neden Hayır” başlıklı bir yazı yayınlandı. Yazının, Kemal Kılıçdaroğlu’nun görüşlerini yansıttığı belirtilmişti. Yazı iki bölümden oluşuyordu. Birinci bölümde, dikkatimi çeken, üç yerde “özgürlükçü (liberal) demokrasi” ifadesinin geçmesiydi.

Yazının ikinci bölümünde Kılıçdaroğlu’nun konuşmalarından ve demeçlerinden bölümler yer alıyordu. Bu haliyle, yazının birinci bölümüyle ikinci bölümü arasında fazla bir bağlantı olmadığı görülüyordu.

“Sencer Ayata yazmıştır.” dedik geçtik. Zira Kemal Kılıçdaroğlu yarattığı rüzgarı “Halkın iktidarını kuracağız.” söylemiyle önünde durulmaz hale getirmişti.

Ancak ne olduysa Avrupa gezisi sırasında oldu. Kemal Kılıçdaroğlu, önce gericiliği tehdit olarak görmediğini söyledi. Başka sözlerinden tarikatları sivil toplum kuruluşları gibi gördüğünü anladık. İsmet Paşa’yı taşlatan, linç ettirmek isteyen Adnan Menderes’i demokrasi şehidi ilan etti. Hem de 27 Mayıs’ı kötüleyerek.

Kıbrıs Barış Harekatının yıldönümünde “AB bizi zaten almayacak” şeklinde konuşan Kemal Kılıçdaroğlu, Avrupa’ya gidince, AB ile ilişkileri sıcak tutacaklarından söz etti. Daha da ileri giderek, Türkiye’ye gelen AB’nin genişlemeden sorumlu üyesi Stephan Fule’ye 4 ayrı rapor “sundu” Kılıçdaroğlu bunu yaparak, CHP’nin Türkiye’nin başta yargı bağımsızlığı sorunu olmak üzere pek çok surununun çözümü konusunda AB’den medet umduğunu gösterdi.

Kılıçdaroğlu Fule’ye rapor sunup medet umarak, Türkiye’yi gerçekte AB’nin yönettiğini, CHP’nin de buna “biat ettiğini” göstermiş oldu.
Referandum sürecinde yürütülen, ve Anayasa Değişiklik Paketinin can alıcı noktalarına değinmeden sürdürülen “hayır” kampanyası “AKP mi? CHP mi?” oylamasına dönüştürülmüştü. Kampanya sırasında ortaya atılan “genel af” konusu, “hayır” kampanyasına bir darbe vurdu. “Başörtüsünü biz çözeriz” söylemi de sadece kampanyaya darbe vurmakla kalmadı, türban konusunun yeniden tartışmaya açılmasının önünü açtı.

Kılıçdaroğlu, üç ayrı yüksek yargı kurumunca verilen kararlarla sona ermiş olan türban konusunu yeniden gündeme getirerek türban konusunda bugün hayata geçirilen oldubittilerin de baş sorumlusu oldu.

Abant Toplantısında Enver Aysever’in söylediklerinden, Gürsel Tekin’in Başbakan Erdoğan’a dizdiği övgülerden, yazıyı uzatmamak için hiç söz etmiyorum. Ancak, Altı Ok’un dördünü bile saymayı beceremeyen, buna rağmen Genel Başkan Yardımcısı olan Umut Oran’ın türbanı hak ve özgürlük konusu olarak gördüğünü açıklaması zamanlaması bakımından dikkate değer. Önceki yıllarda CHP’ye Genel Başkan olması konusunun gündeme geldiğini de şöyle bir hatırlayalım.

Görüldüğü kadarıyla, Deniz Baykal’ın hızla “milli” karakter kazandırmaya başladığı CHP politikaları, daha büyük bir hızla “gayrı milli”  çizgiye doğru “koşturulmaktadır.”

Kılıçdaroğlu’nun CHP’yi halkın umudu haline getiren “Halkın iktidarını kuracağız” söylemiyle yüzde 32 düzeyine çıkan CHP oyları hızla gerilemektedir. Genel seçimlere kadar daha da azalacaktır bu oran. Haklımız CHP’den umudunu kesmek üzeredir.

Kılıçdaroğlu ve CHP’de yuvalanmış “küresel liberalizm savunucularının”  CHP’yi halkın umudu olmaktan çıkararak iktidar olmaktan uzaklaştırmalarının nedeni ne olabilir?

Yoksa, AKP’nin bir dönem daha iktidarda kalarak başladığı “İŞİ” bitirmesi konusunda mutabakata mı varıldı Avrupa gezisinde?
Ender Erdemil, 27 Ekim 2010

  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder